29 Nisan 2025
Yapay zekâ yalnızca işleri değil, iş gücü yapısını ve gelir modellerini de değiştiriyor. Avrupa neden ABD’nin gerisinde? Sermaye gelirine katılım neden bu kadar önemli? Toplum ekonomik şoklar karşısında mali olarak güçlenebilir mi? Detaylar bu yazıda.

Özet

  • GenAI, yaratıcı ve rutin olmayan işleri dönüştürüyor; hizmet sektörü ve gençler en çok etkilenen gruplar. ABD'de yapay zekâ kaynaklı verimlilik artışı gözlemlenirken, Avrupa düşük adaptasyon oranı nedeniyle geride kalıyor. 
  • Yapay zekanın yaygınlaşmasıyla birlikte verimlilik artarken istihdam sabit kalabiliyor. Bu dönüşüm sürecinde yalnızca yeniden beceri kazandırmak yeterli değil; bireylerin sermaye gelirine katılımı da artırılmalı. 
  • Toplumun ekonomik şoklara karşı dayanıklılığı artırılmalı. Bireylerin yatırım yapabilme kapasitesi geliştirilerek hem kişisel hem de toplumsal düzeyde mali güçlenme sağlanabilir. Bu, sermaye piyasalarının derinleşmesi ve gelir eşitsizliklerinin azaltılması açısından kritik.
Yapay zeka (GenAI) çalışma hayatımızda köklü bir dönüşüm yaratacak gibi görünüyor. Gelişmiş ülkelerdeki iş modellerinin yaklaşık yarısı, bir şekilde yapay zekadan etkileniyor. İşin doğasına baktığımızda yaratıcı, kişinin tekil olarak rol aldığı ve rutin olmayan işler – örneğin yazarlık, tıbbi teşhis veya yazılım geliştirme – yapay zeka tarafından dönüştürülmeye, hatta yerini almaya en yatkın alanlar. Hizmet sektörü çalışanları ve gençler ise iş kaybı riski en yüksek gruplar arasında.
Eskiden bilgisayarların her yerde olduğu ama verimlilik istatistiklerine yansımadığı söylenirdi. Ancak bu durum yapay zeka için artık geçerli değil – en azından ABD’de. Küçük işletmelerin bile %40’ı yapay zekâ araçlarını kullanıyor. Özellikle bilgi teknolojileri sektöründe, istihdam azalırken üretim dikkate değer ölçüde artmış durumda. Finans, danışmanlık ve iş hizmetleri gibi diğer sektörlerde ise verimlilik artışı gözlemlenirken istihdam büyük ölçüde sabit kalıyor.

Avrupa ise bu dönüşümde geride kalıyor. Yapay zekanın Avrupa'da verimliliğe katkı sağlayıp sağlamadığı henüz net değil. ABD ile Avrupa arasındaki bu fark, Avrupa’daki düşük yapay zeka kullanım oranıyla açıklanabilir. Geçen yıl, Avrupa’daki şirketlerin yalnızca %13,5’i yapay zeka teknolojilerini kullandığını bildirdi. Bu düşük benimseme oranı, istihdam üzerindeki farklı etkileri de beraberinde getiriyor.

Teknolojiyi erken benimseyen firmalar, talep artışından fayda sağlayarak rekabet avantajı elde ediyor. Ancak yapay zeka kullanımı yaygınlaştıkça bu avantaj azalıyor ve verimlilik artışları doğrudan istihdama yansımaya başlıyor. Avrupa’da da bu ikinci aşamaya geçişin yaklaştığı düşünülüyor. Bu nedenle, yapay zeka iş gücü piyasasını kökten değiştirmeden önce, bu dönüşümün yaratacağı risklere karşı önlemler alınması büyük önem taşıyor.

Bu noktada yalnızca yeniden beceri kazandırma (reskilling) yeterli değil; aynı zamanda sermaye gelirine daha fazla katılımın da teşvik edilmesi gerekiyor. Yüksek eğitimli bireylerin bile yatırım yapma ve getiri odaklı finansal kararlar alma konusunda eksikleri var. Üst gelir gruplarında bile finansal varlıkların büyük bir kısmı hâlâ düşük getirili banka mevduatlarında tutuluyor.

Oysa basit bir portföy değişikliği bile büyük fark yaratabilir. Örneğin, orta gelir grubundaki bir birey, banka mevduatlarının yarısını daha yüksek getirili varlıklara (hisse senetleri, tahviller, yatırım fonları) yönlendirse, on yıl içinde yaklaşık 10.300 Euro ek getiri elde edebilir. Daha üst gelir grubunda bu kazanç 27.550 Euro’ya kadar çıkabiliyor. Bu da sırasıyla %18 ve %31 oranında gelir artışı anlamına geliyor.

Bu bireysel kazançların ötesinde, dört yüksek gelir diliminin toplamda 4,1 trilyon Euro tutarındaki banka mevduatlarının sermaye piyasalarına yönelmesi, Avrupa’nın sermaye piyasası entegrasyonu (Capital Markets Union) için büyük bir itici güç olabilir.

 

Yapay zekanın yaygınlaşması sürecinde kaçınılmaz olarak yaşanacak ekonomik ve sosyal sarsıntılara karşı, toplumun finansal dayanıklılığını artırmak her zamankinden daha önemli. İş gücü piyasasındaki değişimler, gelir eşitsizliklerini daha da artırabilir ve toplumsal uyumu zedeleyebilir. Bu yüzden sosyal sözleşmenin yeniden inşa edilmesi gerekiyor.

Temel ilke, geçici yardımlarla değil, bireylerin kendi yetkinliklerini güçlendirerek kalıcı dayanıklılık kazanmaları olmalı. Bu da daha fazla çalışan mülkiyeti ve sermaye gelirine katılım anlamına geliyor. Hedef, insanların yapay zekayı kendi lehlerine çalıştırmaları ve ek gelir elde edebilmeleri. Doğru vergi teşvikleriyle, çalışanların hissedar haline gelmeleri ve böylece finansal açıdan daha güçlü bir konuma gelmeleri mümkün olabilir.

Alacak sigortası sayesinde işletmelerin risklerini yönetmelerine ve sürdürülebilir bir büyüme sağlamalarına destek oluyoruz. Ticari verilerimizle işinizi daha güvenli ve verimli şekilde genişletebilirsiniz.
allianz trade yurtiçi ve ihracat alacak yönetimi

Allianz Trade olarak ticari alacak sigortasında dünya lideri ve kefalet sigortasında önde gelen iş ortağıyız. Ticari istihbarat gücümüzle, şirketlerin ticari ve kredi risklerini bugünden öngörerek nakit akışlarını koruyor ve sürdürülebilir şekilde, güvenle ticaret yapmalarını sağlıyoruz. Dünya genelinde farklı sektörlerden gelen şirketlerin ihtiyaçlarını karşılamak için sigorta, teminat ve garanti gibi çeşitli finansal ürünler ve hizmetler sunuyoruz. Şirketlerin bir yandan güvenle ticaret yaparken bir yandan da yeni pazarlara açılmalarında onlara rehberlik ediyor, yol gösterici oluyoruz. Bu iş ortaklığı sayesinde, firmalar kredibilite değerlendirmesi başta olmak üzere; fatura ödenmeme riskinin bertaraf edilmesi, olası hasar durumlarında tahsilat ve yasal takip süreçleri gibi hizmetlerimizden yararlanabiliyor.

Küresel ticarette güven duyulan bir şirket olarak, işletmelere ve ülke ekonomisine  sürdürülebilir bir büyüme sağlama konusunda kritik bir rol üstleniyoruz. Allianz Trade olarak alacak tahsilatı konusundaki yetkinliğimiz, hizmet ağımız ve ticari alacak sigortası sayesinde  şirketlerin ticaret yaptıkları her alanda bir adım önde olmalarını sağlıyoruz. 83 milyondan fazla şirketin finansal takibini gerçekleştiriyor, 70 binden fazla müşterilerimizden gelen günlük 22 bin limit talebine cevap veriyoruz. Risk Veri Tabanı ve teknolojik altyapımızla desteklenen güçlü erken uyarı sistemimiz sayesinde detaylı bir risk yönetimi sunuyoruz.  Şirketlerin ticaret yapacakları potansiyel müşterilerinin risk analizini sağlıklı bir şekilde gerçekleştirirken, sigortalanmış faturalarla kesintisiz, istikrarlı nakit akışı sağlıyoruz.